Deli Kız

Bir delinin maceralarını dinlemeye alıştık hep. Peki ya bir gelinin maceralarını dinlediniz mi hiç? Dinlemiş olamazsınız yazılmadı çünkü. Ben yazacağım tabi ki ama bekleyeceksiniz biraz. Maceraları bitmedi henüz. Bitmeye yaklaşıyor, sabrederseniz. Aslında ben de sabırsızlanmıyor değilim öğrenmek için. Kimdir? Nasıl bir hayatın içinde yaşıyor? Ve nasıl sonlandıracak hikayesini?

İnandınız siz de değil mi söylediğime. Başkalarının hikayesini yazmaya ne kadar da meraklıyız, çok da iyi becerirmişiz gibi. Acıyı senin gibi hissetmez ki Ahmet ya da Ayşe, senin gibi içten mi gelir kahkahası yaşadığı bir olay karşısında güldüğünde, senin gibi mi sever birini o, senin gibi mi nefret eder ettiğinde? Ne kadar onun hayatı olabilir ki bizim yazdığımız? Bal gibi de kendimizi koyuyoruz oraya. Kalemi yüreğimize süreriz farkında olmadan. Damıttığımız kendimizdir, haberimiz olmaz.

Herkes kendi hikayesini yazıyor aslında. Acılara gülebilmenin bir yolu bu. İnsan kendi yaşadığı duyguyu başkasında gördüğünde daha mı az duygulanıyor, daha mı az hüzünleniyor. Senin ne yaşadığını ben bilemem, beni dinlerken sen de beni bilemezsin. Ben böyle yap(a)mazdım, ben terkederdim, ben asla bırak(a)mazdım, ben giderdim, ben olsam ben olsam... Sensin zaten...

Ben de pek ala kandırabilirdim sizi bir gelinin maceralarını anlatırken. Yer yer komik, yer yer de hüzünlü. Yerdiniz itiraf edin. Ama yapmadım bunu. "Tu kaka" denirse o ben değilim Ayşe, bunun rahatlığını yaşayacaktım. "Aferin Ayşe'ye" diyenler olduğunda ise gizli gizli böbürlenecektim, en fenası da bu. Yaşama iki yüzle bakacaktım yani, en başta kendime. Hangi yüzle bakacağız bu durumda kendimize?

Beni övecekseniz arkamdan övün ama tükürecekseniz yüzüme, yalnız rüzgarın yönünü iyi tayin edin! Öyle arkamdan söveninizi, yüzüme öveninizi duyarsam ben tükürürüm yüzünüze.

0 yorum:


Share/Bookmark