Elma Şekeri

"Geldiğimde de ilk sözü ben söylerim" demiştin son konuştuğumuzda. Söyledin evet, öyle çok şey söyledin ki hem de... Zaman zaman sağır olmayı diledim, zaman zaman da şükrettim duyuyorum diye...

Gözlerime bakmadın hiç, bakamadın. Ben bakmayı denedim bir kez ama yığılmış onca anlamı taşıyamayacağımı hissedip geri çekildim gözlerinden. Ben kaçtım sen uzaklaştın. İncecik bir ip vardı aramızda sanki ama kopmuyordu. Kelimeler cümleler havada uçuşuyordu. Yakalayabildiklerimi sıkı sıkı bohçalayıp yüreğime koyuyordum usulca. Koskoca dört yılın yanına yerleştiriyordum. "Bir dört yıl daha böyle geçecek belki" diye düşündüm, yüreğim sıkıştı.

Güneş üstüme üstüme geliyordu ısrarla. "Yarına doğmak için nasıl can çekiştiğimi gör" demek istiyordu. O an sana dokunmak istedim, yapamadım. Sen bana çok dokunmuştun oysa. Yutkundum; sana ait ne biliyorsam, neyi bilmiyorsam ama inmiyordu boğazımdan aşağı. Sanki hiç yoktum yanında, sanki tepeden tırnağa bendin. Hangisiydi karar veremedim. İçim cam kırıklarıyla doluyordu, kıpırdayamıyordum. Kıpırdarsam batacak ve kanayan yeri durduramayacaktım. Sen konuşuyordun hala. Gergin bir yaydan çıkan oktu her kelimen ve hedef şaşırmıyordu. Vuruluyordum sessizce.

Güneş üstüme batıyordu inatla. Her şey batmaya başladı o anda. Altını çizerek söylediğin her şeyin, giderken üstü çizilmişti bir kez daha. "Aşk aynı anda yaşanmıyor her iki tarafta. Bitiyor eninde sonunda" dedin. Seninki ne zaman bitti? "Aşk bir elma şekeridir" dedin sonra...

Haklıydın,
aşk bir elma şekeriydi senin dişlediğin, benim ise düşlediğim...






0 yorum:


Share/Bookmark