MüsteHak

"Hiçbir borcun yok" demiştim sana giderken, hatırlıyor musun? Hakkımızı helal ederek ayrılmıştık, hak etmediğimiz ayrılığın hakkını nasıl ödeyeceğimizi düşünmeden! Gitmiştik... Hatıra defterimize, tarihler attık kocaman kocaman. Bir kaç tane de kurumaya terkettiğimiz çiçek yaprakları... "İşte hepsi bundan ibaret" der gibi...

Bundan ibaret miydi yaşadıklarımız? Yaşayamadıklarımızı, gülle gibi taşırken yüreğimizde. Bu muydu bizden geriye kalanlar? Yaprakları, soldurmayı başarabilmiştik sayfaların arasında. Tarihler ise, tarih olmaya başlamıştı git gide. Günleri geldiğinde kalp unutmuyordu! Biz unutsak bile...

Ne kadar da çabuk eskiyor her şey ve ne kadar hızlı eksiliyor günler. Sende de öyle mi? Şanslı buluyorum yine de kendi mi. Az şey mi yaşadık, az şey mi sığdırdık kısacık zamana? Bize verilen zaman, koskoca pastanın cimri biri tarafından sunulan dilimi gibiydi! İncecik ve parçalanmış... Hayatında ilk kez pasta yiyen, arsız çocuklar gibiydik!

Neden uslandık ki? Usanmamıştık oysa, bayram sabahlarını beklemekten. Komşunun bahçesinden elma çalmaktan, gizli bahçelerde düş(le)mekten. Neden? Her şey eskiyor, eksiliyor da, aşk neden eskimiyor, eksilmiyor! Neden? Suçlu aramıyorum, sen ya da ben. Ne farkeder ki! Yaşanılanlar suç sayılıyorsa? Ben, seni işlemişim! Bana kesilecek ceza müsteHak defterinde yazmıyor henüz...

Bir gün! Tanrı günahlarımı sorduğunda? Şeytan, aczini savunmaya geçecek. Korkma! Adını Tanrı bile bilmeyecek! Yine gel, yine işlerim seni... Başkası işlerse suçlu olursun. Yanarsın. Yapma! Ne olursun... 

O gün, ne kadar uzağa kaçarsan kaç! O kadar yakınında olurum... Unutma! Günler hep geçmişte durur. Seni bulurum! Ve saatler her yerde onikiyi vurur…

0 yorum:


Share/Bookmark