Bazı hayatlara baktım bu gün, sanki birilerinden bir süreliğine ödünç alınmış da, sonra iade edilecekmiş gibi... Kısa süreli aşklar, yarım kalmış şarkılar, tam anlaşılmamış sözler, tam anlamlanmamış cümleler...
Başkasının hayatını yaşamaktan, kendi hayatı her gün an kaybeden ben, sen o... Suni, aslı yok astarı var bir hayat. Şeffaf olmayan, altında ne var bilinmeyen, dil yordamıyla maarif edilmeye çalışılan, teğelle tutturulmuş bu astarlı hayat; aslına teğet geçiyor...
Birbirini tetikleyen sözler, bazen bir şiirle omuz veriyor yineden, sahrada düşmüş omuzlara. Bazen de, uzaklardan bir şarkıyla düşüveriyor gecenin ilk damlası, rakı beyazına .. Ve pupa yelken açılıyor son ucu olmayan denizlere...
Korsan bir gemici, korsan ganimetlerle hükmediyor düş güçlere "ger, çek" diye... Çekiliyor, çekiliyor, çekiliyor ve o kadar geri çekiliyor ki, çekilmez duruma geliyor sonunda. Çekip gidiyorsun işte...
Kendi hayatımıza tetikçi olmuşuz, başkasının vurmasına gerek yok...
2 yorum:
Bu yazının yorumu, ya da başka deyişi :
http://elestirelmedyagunlugu.blogspot.com/2013/03/jean-baudrillarddan.html
Özü-gür olabilmekten söz ediyorsun sanki özetle... Çok şey istiyorsun insanlıklardan. Kolay olsaydı çok olurdu, çok olunca da özel olunmadı. Aşkın tılsımı sanırım, derin olmakta gizli... Hakkında Çok şey yazılır bir konu yine...
Bu derinliğe inmekte eriniyoruz, sonra da " O 'sığ'dı ben sığamadım " durumu... Yolladığın linke bakmakla kalmayıp, takibe aldım... Teşekkürler 'Zihni'mi açan adam...
Yorum Gönder