Seni o kadar iyi anlıyorum ki. Ayrıca senin bunun farkında olman, bu anlayışımı daha da kuvvetlendiriyor. Bir gün, hatırlıyor musun "Hiç kimse anlamadı senden başka, o şiirin içindeki manayı" demiştin? Ben de; "gözlerinin arkasında sakladığın adamı tanımıyorlar. Bu yüzden anlayamazlar" demiştim…
Ve devam etmiştim; “gözlerinin arkasında saklanan kadını da görüyorum. Gözünün önündeki kadınların hiçbiri o kadın değil. O! zannettiğin bu kadınlar, farklı bedenlerle karşına çıkıyor ama bir türlü o nedeni yakalayamıyorlar. Bu yüzden de, neden? sora sora gidiyorlar sonra geldikleri yere." Fısıltı halinde "haklısın" dediğini zar zor duyabilmiştim. Çünkü öyle bir gürültü kopardı ki o fısıltı! İçinde kırılan camların, devrilen çamların gürültüsünden zor olmuştu duyabilmem ama ben duymuştum yine… "Duyma be kadın duyma" dedin…
Hani bir gün bir fotoğraf göstermiştin bana, çerçeve içinde. Hiç unutmadım! Kaç kişiye gösterdin o fotoğrafı? Hiç! İşte, neden sormayışımın nedeni…
En son yaptığımız telefon konuşmasında, kırdığın potları anlatırken (kırdığın cevizleri mi demeliydim yoksa?) ne kadar çok güldürmüştüm seni. "Sesimi duyduğunda, elinden kadehini düşürdün panikten" dediğimde, "ah sen, ah sen yok musun sen" diye kahkaha atmıştın, atmıştım… "Kördüğümdüm ben, sen çözdün beni" demiştin. Çözdükçe, çözüldükçe bağlanıyordun, bağlanıyordum! Sen, kördüğüm değil gördüğümsün…
Neden kilometrelerce uzaktan içilen rakının şerefime olması ve bu şerefi paylaşmaya ne zamanın ne de mesafenin bile gücü yetememesi? Nedenini ikimiz de biliyoruz.
Aşk dediğin; misal olmalı masal değil...
4 yorum:
aşklar sabıkalı olur, sevdalar masum.
misalı da aynı masalı da...
Eskiden belki sabıkalıydı. Adı üstünde sabık yani eski. Ben masumum! :)
güzel ifade etmişsin :)
http://miyukininblogu.blogspot.com/
Teşekkür ederim Miyuki.
Yorum Gönder