Gözümün Önünde

Bir adam var hiç görmediğim ama hep gözümün önünde...

Sığ kalmış bütün yüzler, geçememiş gözlerinden öteye. Bulamamış yerini kimse saklandığı mabedinin. Fark ettirmemiş kimseye ıssızlığını. Duvarlardan da kalın örmüş,
yalnız odalar da yalnızlığını...




Bütün acılarını, sevinçlerini, göğüs gerdiklerini, göğsünü gerdiklerini; bileğindeki bir tespihte toplamış... Meydan okuyor, meydanı boş zannedenlere... Bilek gücü; senden zayıfı, korumasızı masaya yatırmak değil... Bütün hayatı tek elinle kaldırabilmektir, der gibi...

Bir yudum alıyor rakısından, yalnızlığından da yalnız akşamlara gebe efkarlı bir tepede... En efkarlısından bir de selam yolluyor gelmişine geçmişine... Sustuğu ne varsa söylüyor. Öyle bir söylüyor ki içine oturan herkes, her şey ayağa kalkıyor... Öyle bir ayaklanma ki bu... Acıları, acıya dayanamayıp kaçacak delik arıyor... Sur üfleniyor neyden ve kıyamet kopuyor bir kadeh meyden...

Boşalan şişeleri devrile devrile yuvarlanırken, o ayakta kalabilmenin gururunu tazelettiriyor gönlündeki sakiye... Dudağının kenarına bir tebessüm kıvrılıyor usulca; biraz buruk, biraz muzip...

Her seferinde geçmişi borçlu kalkıyor bu masadan ona. O ise yarına olan borcunu düşünüyor... Daha yapacakları var, öğrenecekleri, öğretecekleri var... Var da var...

Dosta düşmana sesleniyor; ''sildim" diyor, "bütün borçlarınızı sildim''... Sizin bıçağınız kör, sizin bıçağınız sağır. Sizin kollarınız taşıyamaz bu yüreği, bu yürek ağır... Yeleğimden seker kurşununuz, kurban edemezsiniz beni küle... Çoktan kesildi benim yüreğim, çoktan kırmızı bir güle...

Yine dudağının kenarına usulca kıvrılmış, ha düştü ha düşecek gibi görünen ama hiç düşürmediği o tebessümle. Biraz buruk, biraz muzip...

Bir adam var hiç görmediğim ama hep gözümün önünde...


Share/Bookmark