Günlerdir ne yazacağımı düşünüyordum, sanki yazmaya zorunluymuşum gibi. Uydurup uydurup yazıyorsun işte bir şeyler. "Yine öyle uydur yaz" dedim kendime... İyi de, her zaman ne uyduracağım? Uydurmak zannedildiği kadar kolay iş mi? Günlük tutmuyorum ki. Günlük gibi yazsam işim ne kolay olurdu. Sabah kalktım, çayımı içtim sonra örgümü aldım elime vs. Bu ne ya!
Örgü konusunda bir parantez açayım. (Örmeyi çok severim bu arada, stres atmak için birebir.)
Böyle yazıları hiç sevmem. Bana ne senin o gün ne yaptığından. Ne yapamadın onu yaz. Bak işte o zaman benden iyi okur bulamazsın...
Örgü konusunda bir parantez açayım. (Örmeyi çok severim bu arada, stres atmak için birebir.)
Böyle yazıları hiç sevmem. Bana ne senin o gün ne yaptığından. Ne yapamadın onu yaz. Bak işte o zaman benden iyi okur bulamazsın...
Kendimle ilgili konuşmayı da hiç sevmem. Biri "kendini anlat" dese, yüzüm kızarır bocalarım. "Kendimi anlatmayı sevmem" der, sıyrılırım hemen. Gerçekten de sevmem ki. Hem, ne anlatacağımı bilemem karşımdakine. Ne yani doğum tarihimi, soy ağacımı mı anlatacağım. Ayrıca niye bilsinki. Yaşımı sorsunlar sorun değil. Gururla söylerim hem de ama yaşadığımla değil de yaşımla ilgilenenler baştan kayıptalar... Özel hayatlarını, sosyal paylaşım sitelerinde anlatanlar bile var. Hayret verici bir durum! Öyle sitelerden birinde, birinin selamını aldığımda ilk sorduğu şey "evli misin?" olmuştu. Ben ki, karıncayı incitmeyen kadın. Ben ki, sineği öldürmeyip camdan dışarı çıksın diye ter ter tepinen kadın. Yemin ederim, o anda elime verseler gözümü kırpmadan boğazını sıkarım o soruyu sorma gafletinde bulunanın ama Allah beni bildiği gibi yapsın inşallah. Ki yapıyor da zaten. Öyle durumlarda bile kibarlığı elden bırakamıyorum hiç. Kibarca, ağızlarının payını verip göndermişimdir hep. Bu konuda tavrına hayran olduğum biri var. Sizin de hayran olmamanız işten bile değil. "leb" demeden nohutu anlayan bu kadını, içten içe hep kıskanmışımdır bu tavrından dolayı... Çok dini bütün biri değilim. Lakin "selam vermek sünnet, almak farzdır" sözü, aynı zamanda görgünün ve nezaketin gereğidir diye düşündüğümden, verilen selamı karşılıksız bırakmamaya çalışırım. Bu konuya nerden geldik hiç farketmedim. Demek ki çok dertliymişim bu konuda...
"Kendimle ilgili konuşmayı sevmem" diyordum ama sürekli kendimden söz etmişim. Ne öğrendiniz diye sorsam? Birincisi örgü örmeyi sevdiğimi, ikincisi ise küfretmediğimi. Daha doğrusu edemediğimi. Başka? Üçüncüsü yok. Daha önceki yazılarımı okuduysanız zaten anlamışsınızdır. Ben yaşadığımı değil, yazdığımı yaşıyorum. Kim bilir, belki bir gün yaşadığımı yazarım...
Saati 3 yapmışım yine. Telefonum çalıyor! Yine ezan sesiyle uykuya dalacağım demektir bu...
Nerde yaşadığını değil, ne yaşadığını anlat bana...
Nerde yaşadığını değil, ne yaşadığını anlat bana...